Kaçak(Bölüm 1)

Aido ‘’ne yapıyorum ben’’ diyerek güldü ve tek ayağını yaşlı ağacın giderek kıvrılan dalına atarak kendini yukarı çekti..Hayatında ilk defa dersi ekmişti..Ancak okul dışına çıkma cesaretini gösteremediğinden koruda saklanmanın en iyi karar olduğuna varmıştı..Koru yaşlı ağaçlar dışında yoğun bir bitki örtüsüde içeriyordu..Yani kısacası dersi ekip ceza almadan saklanmak için idealdi..
Yoğun gayreti sayesinde nihayet hafif yüksekte olan dallardan birine çıktı..Kravatı boynunu sıkmaya başlamıştı..Kravadı çıkardı ve aceleyle cebine tıkıştırdı..Dalın sağlamlığını kontrol etti ve tek eliyle ağacın kalın sertleşmiş kaslarından birine tutunarak görünüp görünmediğini kontrol etti..Hala biraz fazla alçaktaydı.. Ağacın kalın gövdesindeki sınırlı sayıda bulunan çıkıntıları yokladı..Sağlam görünüyordu.Ceketini çıkardı ve koluna dolamaya çalıştı..Ancak tek eliyle bunu başaramadı ve beyaz ceket hafif hafif dalgalanarak ıslak toprağa düştü..

‘’Off..’’diyerek iç çekti..

Aşşağı inip onu almayı istedi fakat tekrar tırmanmak işkence olurdu..Ağacın gövdesine iğice yapıştı ve tek ayağını ağacın derin çıkıntılarından birine attı..Ayağını göçüğe sokmasıyla kırmızımsı reklerdeki ateş karıncaları küçük yarıktan fırladı..Aido tiksinerek baktı..Ayağını çekti az daha düşüyordu ancak tek eliyle tutunduğu ana dal onu kurtardı..Ardından karıncalar tarafından terk edilmiş göçüğe ayağını tekrar soktu ve tırmanmaya başladı..Ufak bir gayretten sonra nihayet üstlerde kendine sağlam bir dal buldu ve tek ayağını sarkıtarak oturdu..Manzara gerçekten güzeldi..Yukarı dallardan birinde olduğu için ay ışığı kırılarak hoş bir manzarayla oturduğu bölgeyi aydınlatıyordu..Aido kafasını dalın bitiş noktasına dayadı..Keyfine diyecek yoktu..Yaklaşık yirmi dakika sonra alt dala takılmış kırmızı bir kravat gördü..Cebinden düşmüş olmalıydı..Kafasını daldan aşşağıya uzattı..Onu bu mesafeden uzanarak alamazdı..Bunu denemelerinden görmüştü..Ancak tabi.. Bunu yapacaktı...Bacaklarını dala sardı ve baş aşşağıya sarktı..Kravatın kaliteli kumaşını hissedebiliyordu..Ancak sadece parmakları değiyordu..Biraz daha bacaklarını indirmeyi denedi ancak o sırada arkasından gelen sesle neye uğradığını şaşırdı..Ayakları ağacın kaslı gövdesinden ayrıldı ve kısa süre içerisinde kafasını iki dala çarptıktan sonra ıslak toprağa düştü..

Hana şaşırmış bir şekilde Aido'ya bakıyordu. Aslında burada olmasından çok aşağı nasıl düştüğüne kafayı taktı. Bir vampirin dengesi bu kadar da zayıf olamaz herhalde diye düşündü. Kendisi de dersi ekmişti ama bir sebebi vardı elbette. Aslında istediği için ekmemişti. Derste kavga ettiği için uzaklaştırılmıştı.
"Hey! İyi misin? Bir insan olsa bu düşüşün ardından ölürdü. Hem Allah aşkına ağacın üstüne ne diye çıkmıştın?" Biraz durup düşündü. Konuştuğu kişi Aido idi, genel olarak saçmalasa da sebep sormaya kalkmak daha büyük saçmalık oluyordu. İyi bir nedeni olsa bile ne zaman söyledi ki şimdi söylesin? Ayağa kalkarak üzerindeki çamurlu toprağı temizlemeye çalışan Aido'ya baktı. Acaba bir rüzgar esse düzelir mi? diye düşündü. Sonra bunun saçma bir fikir olduğuna karar verdi. Onun yerine hafif bir rüzgar ile ağacın üstünde takılı kalmış üzeri böcek kaynayan kravatı aşağı indirdi. Bu esnada üzerindeki karıncalarda kaçmıştı. Ama aynı zamanda turuncu saçlarına düşenlerde olmuştu. Kravatı uzatıp
"Al." dedi daha sonrada saçlarındaki böceklerden kurtuldu.

Aido dudağını bükerek pahalı okul kıyafetine olanlara baktı..Pantalon kahverenginin çeşitli tonlarına bürünmüş siyah gömleğini ise düşerken ağacın lanet olası dalı yırtmıştı..Aynı zamanda siyah gömlekle yeşil bitki lekelerinin uyumlu olmadığı rahatça anlaşılıyordu..Sırtında kıpırtılar hissediyordu ki bunların ne olduğunu çok iyi biliyordu..Sırtında gezen karıncaları düşünerek tiksindi..Hana denen şu kızın yüzünde şaşırdığını açıkça belli eden bir ifade vardı ama kravatını ona vermesi aido’yu şaşırttı..Genelde aralarında pek iyi anlar olmazdı.. Kıza doğru sırıttı ancak kızın iğrendiğini belli eden suratını görünce bembeyaz dişlerinde toprak olduğunu anladı..Diliyle hemen yokladı ve toprağın ilginç ıslaklığını hissetti..Ardından tiksinerek dişlerindeki toprağı temizlemeye çalıştı..

‘’Ben buraya sadece....’’ dersi ektiğini söylemek aptallık olurdu..Üstlelik bu ağacada sadece saklanmak için çıkmıştı ki bu rezaletti.. ‘’Manzara güzel diye çıktım..’’dedi sonunda..Sık sık elini gömleğinin içine sokup karıncaları yakalamaya çalışıyordu..Bu rahatsız edici ve tiksindirici bir histi..Kravatı kızın elinden aceleyle aldı..Bu kez dişlerini göstermeden kıza gülümsedi ve

‘’İzninle..’’

Az önce tırmandığı ağacın biraz ilerisindeki dağlardan gelen akarsuya doğru olabildiğince hızlı koştu Yolda tiksinerek gömleğini çıkardı..Bu berbat birşeydi..Ardından karıncalardan kurtulmak üzere beline kadar gelen suya daldı..

Gloria güneş yatakhanesinden yavaşça çıktı. Ek dersler yüzünden ertesi gün olan sınava çalışamamıştı ve rahatça çalışçak bi yer bulmak istiyordu. Kütüphane..gece sınıfları olabilir. Peki ya avlu? Ah, Cross Yuuki orada dolanıyor olabilir. En iyisi koru'ydu. Sabahları da orada dolaşıyordu bazen, gece olması pek bir tehlike yaratmazdı. Koruya girdi ve elinde kitapları göle doğru ilerledi. Yavaşça oraya yerleşti ve tam ders çalışmaya hazırdı ki gölde bir parıltı gördü. Heralde göz yanılması derken bir kaç ışık daha parladı. Kitaplarını bir ağacın altına yerleştirdi ve göle doğru yaklaşmaya başladı. Aniden gölden ona bakan iki göz gördü. İrkildi ve geriye sıçradı. "Kafayı yiyorsun Gloria" dedi kendi kendine. Göle doğru yaklaştı, kendine yanıldığını kanıtlayacaktı. Aniden gölün içinden küçük bir kız fırladı. Büyük kanatları ve siyah saçları vardı. Gloria'nın gözleri kocaman açıldı ki arkadan bir ses duydu.

Hana birden bire irkildi. Aido göle gidiyordu. Göl... göl... "Ah hayır! Peri gölde!" diyerek fırladı. Gölün yakınlarında duran kıza baktı kıyafetlerinden gündüz sınıfı öğrencisi olduğu anlaşılıyordu. Fakat burada ne işi vardı. Olamaz dedi kendi kendine. Ayrıca suyun içinde gözleri kocaman olmuş Aido'nun da ne olduğunu anlamadığı belliydi. Önce hemen gündüz sınıfı öğrencisinin yanına gitti.
"Selam. Bu saatte burada olmamalısın. Gündüz sınıfının dışarı çıkması yasak biliyorsun değil mi?" diye sordu gülümseyerek. Aynı zamanda ellerini arkasına götürüp periye kaybol işareti yaptı. 40 yılda bir kez olsun onu dinler belki diye ümit etti. Arkasını dönmemesi gerekiyordu. Bu kızın ne olduğunu anlamasına izin veremezdi. Dişlerini göstermeden gülümsüyordu. Ne tepki vereceğini merak ediyordu.

Gloria gözlerini sudan çıkmış yaratığa kilitlemişti. Gölün içindeki Aidou'yu farketmemişti bile. Bir kızın onunla konuşmasıyla irkildi ve kenetlenmiş gözlerini uyandırdı. Mavi saçlı gece sınıfı öğrencisine baktı. Kendisine orada olmaması gerektiğini söylüyordu, sanki onun bu saatte burada olması normalmiş gibi. "Ona bakarsan, senin de burada olmaman gerekiyor." dedi ve ayağa kalktı. Eteğinin tozlarını silkelerken bacağının yanında aynı mavimsi yaratığı gördü. "AAA!" diye çığlık attı ve yere kapaklandı. Islak çamurun üzerine düşerken kafasını yakınlardaki bir ağaca çarptı. Dikkati dağıldı ve bir an nerede olduğunu şaşırdı. Sadece yatakhanesine dönmek istiyordu.

Hana şaşırdı. Burada ne işi mi vardı? O gece sınıfının bir öğrencisiydi. Elbetteki burada olacaktı. O sırada eski halini aldı bu çok kötüydü.
"Unuttun galiba ben gece sınıfının öğrencisiyim. Elbetteki burada olacağım. Bizim derslerimiz gece yarısı başlıyor." dedi ve etrafta uçup duran su perisini kaptığı gibi suyun yanına koştu. Etrafına bakında Aido ortalıklarda yoktu. Büyük ihtimalle ya suya dalmıştı ya da kaçmıştı. Eğer kız onu görseydi kesinlikle her şeyi unuturdu. Sonuçta gündüz sınıfı arasında epeyce popülerdi.
Elinde tuttuğu periye baktı ve sert bir şekilde konuşmaya başladı.
"Nesin sen? Sadist mi? Benim başımı belaya sokmayı neden bu kadar çok seviyorsun? Git gölün dibinde kal ve bir dahada çıkma!" diyerek periyi hızla suya fırlattı. Daha sonra ayağa kalkıp gündüz sınıfı öğrencisinin yanına gitti. Çok kötü görünmüyordu. Ancak kolu kanıyordu. Nefesini tutarak sordu.
"İyi misin?" tam bu esnada eski haline dönmüştü. Bu çok büyük bir şanstı. Çünkü kız onu bu haliyle görmüştü ve değişmiş haliyle karşı karşıya kalırsa bu kez korkudan bayılabilirdi. bir an evvel buradan gitmesi gerekiyordu. Kan kokusu nefesini tuttuğu halde çok şiddetliydi. Ancak bu kızı da böyle bırakamazdı. Etraftaki vampirler kan kokusunu aldıkları anda kesinlikle buraya hücum edeceklerdi.

Gloria can acısıyla savaşırken doğrulmayı başardı. Karşısındaki gece sınıfı kızına baktı ve gözlerini kırpıştırdı. Bu kızın saçı..renk mi değiştirmişti? Kafasını vurmasının etkisi olduğunu düşünüyordu ki kolunun kanadığını farketti. İşte bu acıyı açıklıyordu. "İyi misin?" Kafasını kaldırdı. Diğer kız onunla konuşuyordu. "Ah evet..sanırım.." diye mırıldandı Gloria ve ayağa kalkmaya çalıştı. O..garip şey neydi..? diye sordu Gloria. Merakına yenilmişti ve aklını kaybetmediğinin kanıtını arıyordu.

Hana korkmaya başlamıştı. Kız periyi hatırlıyordu. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
"Neden bahsediyorsun sen? Herhalde başını çok sert çarptın seni hemen revire götürmeliyiz." dedi ve kıza destek vermek için kolunu omzuna attı. O sırada suyun yakınlarında bir ses duyuldu. Ve birden melek haliyle peri yanlarına geldi. Kanatlarını saklamıştı.
"O garip şey ben miyim yoksa?" diye sordu kıza o esrarengiz sesiyle. Gülümsedi ve gelip kızın diğer kolunu kendi omzuna attı. Kızı revire götürmek için mümkün olduğunca acele ediyorlardı. Bu kan kokusu diğer öğrencileri buraya çekebilirdi. Hana'nın görüntüsü ve kişiliği yine değişmişti. Yarı baygın haldeki kızın bunu anlamamasını dileyerek ilerlemeye devam ederken
"Hızlanın biraz." diye kendi kendine söylendi Hana.