***Mezarlık****
5 posters
RPG Gezegeni :: Ekstra :: RPG Arşiv
1 sayfadaki 1 sayfası
***Mezarlık****
Aido eski binanın karanlık koridorlarında koşmayı sürdürdü..Soğuk çatlamış duvarları hızla geçmesine rağmen sanki hiç ilerleyemiyordu...Buradan kurtulursa bir daha asla bu tip işlere bulaşmayacaktı...Adımlarını sıklıkla devam etti..Ta ki spor ayakkabıları eski yapının karanlık bahçesinde ki toprağa sürtene kadar..Islak toprakta sürtülen ayakkabıların çıkarttığı toprak ufak bir tepecik oluşturdu..Aido tam olarak nerede olduğunu görmek için tedirginlikle irileşmiş derin mavi gözlerini kaldırdı...Burası aslında bir bahçe değildi...Hafif kızıllaşmış ay’ın kudretli ışığı altında toprağa dikilmiş heykeller dikkat çekiyordu..İşin aslı burası’nın tam olarak antik bir mezarlık olduğunu anlamak güç olsada biraz dikkatli bakınca heykellerin diplerinde ki kalınlaşmış topraklar ve tabi ufak veda yazıları anlamaya yardımcı oluyordu...Hava karanlıktan çok kızılımsıydı ki buna ay’ın kızıllaşması neden olmuştu..Islak toprak verimsizdi...Otlar bile çok büyüyememiş ve pek çoğu kurumuş..sararmıştı..Mezar taşlarına gelince mezar taşından çok muhteşem sanatsal eserleriydi ve Macar işi oldukları belliydi..Çoğunlukla melek temalarını içermeleri umut vericiydi ancak mezarlığın sonlarına ilerledikçe eserler daha bir iç karartıcı oluyordu..Öyle ki bir çocuk heykelinin yanında duran Aido yamulmuş çitlerin nereye gittiğine bakarken mezarlığın sonunda ki ölüm meleğini ele almış heykeli rahatlıkla gördü...Heykelin uzun cüppesi yapımcısına yüzünü yapmama isteğini uyandırmıştı...Cüppe o kadar öne düşmüştü ki belkide yüzü görünmüyordu...O ince kemikli ellerinde tuttuğu uzun orak’sa onun azrail’den başkası olmadığını kanıtlıyordu..Aido bir kaç adım geriledi..Zaten çoğu kırılmış yada yamulmuş olan çitlerden atladı ve çıktığı o karanlık yapıdan uzağa ormana koşmaya başladı...Büyük ağaçların yanında içeride geniş bir bitki örtüsü vardı ve etrafı görebilmek neredeyse imkansızdı..Görme duyusu bir vampir olmasına rağmen tamamen uykuya dalmıştı..Yönünü koku ve duymayla buluyordu Aido...Bu bitki örtüsünün arasında iki çalının ortasından yakaladığı açıklık onu ormandan kurtardı..Artık görebiliyordu..Büyük bir açıklığa çıkmıştı ve bu açık tepeler halindeydi...Yerde tek tük otlar vardı artık..Esen rüzgar hışırdatıyordu onları...Aralarda boy gösteren yüksek tepede iç açıcı bir ağaç göze çarpıyordu..Aslında gözden kaçırmak imkansızdı burdan bile inanılmaz büyük görünüyordu..Aido kısa sürede oraya ilerlemeye başladı..Nedenini bilmiyordu aslında belki de gideceği yeri bilmemesinden kaynaklanıyordu bu durum...Ağacın dev gövdesinin altında durdu...Gözlerini yavaş yavaş dökülen sararmış yapraklara dikti...Rüzgarda gayet hoş bir manzaraydı..Kafasını bu kez uçsuz bucaksız tepelere çevirdi..Ağaca sırtını döndü ve geldiği saounthgate mezarlığına baktı..Kızarmış gökyüzü altında bu tepede nasıl buradan gidebileceğine kafa patlamaması gerekirdi şu anda...O kadar dalmıştı ki...Belki de düşüncesizdi tamamen..Kısa bir an sarı saçlarına bir asılma hissetti..Çok geçmeden kafasını saçının çekilmesiyle istem dışı kafasını geriye doğru indirdi...O anda mavi gözleri irkilerek açıldı..Sararmış bir çift dal kollarını yakaladı..Buz gücünü kullanamıyordu..Elleri o kadar sıkı yakalanmıştı ki karşı saldırı yapamıyordu...Kısa sürede o sarımsı dallar dudaklarını sararak onu aynı zamanda dilsiz yaptı..Tüm vücudunu sarmışlardı artık...Boynunu sıkmaya başlamıştı bu sarımsı şeyler..Canı acıyordu..Gözlerinin altı oksijensizlikten biraz morardı ama sonuçta bir vampirdi ve o kadar kolay ölmezdi..Kulakları hiç hoş olmayan sesler duyuyordu..O büyük ağacın koca gövdesi gürültüyle yarılıyordu..Ağacın dört bir yanından çıkan ve onu yakalayan dallar kazanmıştı..Onu kaldırdılar ve açılan karanlık yarığa doğru sürüklemeye başladılar..Aido tepiniyordu..Kurtulmaya çalışıyordu..Ancak başarısızdı kısa sürede kafası iğice geriledi ve gözleri kör edici karanlığı gördü..Yarıktan içeriye hızla düşmeye başladı..Onu iktiren dalları bağlanmış ayaklarıyla tekmelemeye çalışıyordu...Dallar onu bıraktığında artık çok geçti..Aido büyük bir hızla düşüyordu..Nereye gittiğini bilmeden...Bu karanlıkta sadece tepesinde yavaş yavaş kapanmaya başlayan bir ışık gördü..Bunun içeriye girdiği yer olduğunu biliyordu aslında..O ışığında yok olması uzun sürmedi kısa sürede tamamen karanlıkta bu boşlukta kaldı..
Geri: ***Mezarlık****
Hana şehir mezarlığına gittiği sırada bir ses duymuştu ve hızla sesin geldiği yöne doğru yönelmişti. Önüne çıkan dalları rüzgarla uzaklaştırmıştı. İleride büyük bir ağacın altında duran Aido'yu gördü. Birden rahatlamıştı. Bir insanın burada olması düşüncesine bile katlanamıyordu. Aslında buraya gelmesinin tek nedeni İsis'in kaybolmuş olması ve ona verdiği gerdanlığı mezarlığın girişinde bulmuş olmasıydı. Buda hiç normal bir durum değildi. Aido'ya buradan uzaklaşmasını söylemek için yanına gitmek istedi. Fakat bir adım bile atamadan bir şeyin Aido'yu yakaladığını gördü. Olduğu yerde bekledi ve uzaklaşmaya başladığında hızla oraya gitti. Ağacın gövdesi yarıktı fakat yarık gittikçe kapanıyordu. Hana tereddütte düşmüştü. Ama yinede yarık kapanmadan önce içeriye atlamıştı. İçerisi gerçekten de karanlıktı. Pekala bu çok normaldi. Hana değişerek koyu tenli bir vampir oldu. Bu şu an için en iyisiydi. Çünkü bu haliyle görmek için sadece gücüne ihtiyacı oluyordu. Önce içerisinin ne genişlik ve uzunlukta olduğunu anlamaya çalıştı genişliği fazla değildi fakat uzunluğu çok hemde çok fazlaydı. Etrafta birbirine geçmiş dal benzeri cisimler vardı. Hızla düşüyordu ve bir vampir olmasının onun bu düşüşün sonunda hiç yara almadan kurtulmasını sağlayamayacağı çok açıktı. Öncelikle etrafındaki havayı bir çizgi halinde kesti. evet o çizginin içinde hiç hafa yoktu buda düştüğü zaman o noktada durup sonra tekrar düşmeye başlayacağı anlamına gelirdi. Aynı şekilde Aido'nun etrafına da bir çizgi oluşturdu. Bunu yaptığında burada olduğunu anladığına emindi. Daha sonra ikisini de kapsayan kapasitede bir rüzgar ile düşüşün hızını arttırdı. Ve evet artık ikisi de yere inmişlerdi. Fakat anlaşılan yere inmemeleri çok daha sağlıklıydı. Çünkü etraflarında ne olduğu belli olmayan bir sürü tuhaf şey vardı. Elbette başka bir halinde olsa bunu anlayamazdı çünkü etraf hala karanlıktı. Ancak bu şeylerin ne olduğunu veya tam olarak ne kadar olduklarını kestiremiyordu. Bir an bunları Aido'nun da göremediğini hatırladı. Hemen dönüp seslendi.
"Dikkat et etrafımızda bir çok düşman var ve ne kadar güçlü oldukları veya ne kadar kalabalık oldukları konusunda hiçbir..." bir anda bir şey Hana'yı yakalamıştı. Ağzını, kulaklarını ve gözlerini kapayacak şekilde bir şey onu sarıyordu ayrıca el ve ayaklarını hareket ettiremiyordu. Ayrıca kesinlikle hiçbir rüzgar buradan kurtulmasına yardımcı olmuyordu. Gözleri ve kulakları bağlı olsa da bir şeyin yaklaştığı hissetmişti. Evet onun görmek için gözlere de kulaklara da ihtiyacı yoktu. Sonuçta zaten kördü. Bu gelen diğerlerinden çok daha farklıydı. en önemlisi diğerlerinden gelen ağır ölü kokusu yerine taptaze ve sıcak bir kan kokusu yayıyordu. Bu muhteşem kokuya eşlik eden bir o kadar muhteşem çiçek kokusu da göz ardı edilemezdi. Ayrıca diğerleri gibi biçimsiz değildi. Bir insan vücuduydu ancak bir vampirin ki kadar mükemmeldi. Oda tıpkı kendisi gibi bağlıydı fakat bu dalımsı şeyleri kontrol edende o gibiydi. Evet o son derece rahattı. Etrafını saran dallar ona itaat ediyordu. Ve evet inanılmaz bir vücudu ve kokusu olmasının yanında. İnanılmaz bir enerji saçıyordu. Hafifçe karanlıkla lekelenmiş olmasına rağmen muazzam bir enerjiydi. Evet tıpkı... tıpkı bir tanrıçanın ki gibi olağan üstü bir enerji. O sırada yumruk yemiş gibi oldu. Ve ağzını saran dalların altında kalan bastırılmış bir sesle "Nyx" diye fısıldadı.
"Dikkat et etrafımızda bir çok düşman var ve ne kadar güçlü oldukları veya ne kadar kalabalık oldukları konusunda hiçbir..." bir anda bir şey Hana'yı yakalamıştı. Ağzını, kulaklarını ve gözlerini kapayacak şekilde bir şey onu sarıyordu ayrıca el ve ayaklarını hareket ettiremiyordu. Ayrıca kesinlikle hiçbir rüzgar buradan kurtulmasına yardımcı olmuyordu. Gözleri ve kulakları bağlı olsa da bir şeyin yaklaştığı hissetmişti. Evet onun görmek için gözlere de kulaklara da ihtiyacı yoktu. Sonuçta zaten kördü. Bu gelen diğerlerinden çok daha farklıydı. en önemlisi diğerlerinden gelen ağır ölü kokusu yerine taptaze ve sıcak bir kan kokusu yayıyordu. Bu muhteşem kokuya eşlik eden bir o kadar muhteşem çiçek kokusu da göz ardı edilemezdi. Ayrıca diğerleri gibi biçimsiz değildi. Bir insan vücuduydu ancak bir vampirin ki kadar mükemmeldi. Oda tıpkı kendisi gibi bağlıydı fakat bu dalımsı şeyleri kontrol edende o gibiydi. Evet o son derece rahattı. Etrafını saran dallar ona itaat ediyordu. Ve evet inanılmaz bir vücudu ve kokusu olmasının yanında. İnanılmaz bir enerji saçıyordu. Hafifçe karanlıkla lekelenmiş olmasına rağmen muazzam bir enerjiydi. Evet tıpkı... tıpkı bir tanrıçanın ki gibi olağan üstü bir enerji. O sırada yumruk yemiş gibi oldu. Ve ağzını saran dalların altında kalan bastırılmış bir sesle "Nyx" diye fısıldadı.
Hana Hioi- Vampir(Soylu)
- Mesaj Sayısı : 85
Kayıt tarihi : 21/03/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Hana Kuran
Karakter Statüsü: Soylu vampir
RP Puanı:
(95/100)
Geri: ***Mezarlık****
İsis bir tanrıça olduğundan olsa gerek her zaman insanların ruhlarına huzur verirdi. Bu nedenle de ayda en az bir kere mezarlığa giderdi. Ancak bu kez mezarlığın girişine geldiğinde ona saldıran dallar gerdanlığını parçalamıştı. İsis hiç bir savaş gücüne sahip olmadığı için Athena'ya dönüştü. Fakat bu dönüşüm için geçen saniyenin binde biri kadar bir süre içerisinde bu dallar onu sarıp yakalamıştı bile. Athena kaçmaya çalışmasına rağmen hiçbir şey yapamıyordu. Bu dallar onu mezarlığın sonundaki ölüm meleği heykelinin yanına kadar götürdü. Bir anda ağaçların arasından gelmek için direnen ışık yok oluvermişti. sarsılan mezar taşlarının arasında ağaç dallarından geliyormuş gibi görünen bir yıldırımın ölüm meleğinin heykeline çarpmasıyla heykelin içerisinden bir ruh misali şekilsiz bir cisim yükseldi. Yavaş yavaş şekillenmeye başlayan bu şekil az önce içinden çıktığı heykelin kine benzer bir şekil almıştı. Ancak tırpanının üç bıçağı vardı. Ayrıca vücudu kemikten değil karanlıktan yapılmıştı. Ancak havaya karışmıyordu çok daha yoğun ve daha karanlıktı vücudu. Ve bir çift kanadı vardı. Bir meleğin kanatlarını andırıyordu fakat siyah-kırmızı renklerinden oluşmuştu. Elbette atlanamayacak kadar dehşet verici bir noktada gözleriydi. Vampirlerin kırmızı gözleri gibi değil, kan rengi gözleri vardı. Görünmese bile gözleri ay gibi parlıyordu. Ve inanılmaz derece korkutucuydu. Boynundan aşağı sarkan uzun siyah ipliğin ucunda oldukça büyük bir kristal asılıydı. Athena onu tutan dalların hafifçe gevşemesinden yararlanarak hızla onları parçalara ayırdı. Dalların yere düştükten sonra bir süre can çekişircesine kıvrandıklarını daha sonrada siyah bir duman olarak ölüm meleğiyle birleştiklerini gördü. Ölüm meleği Athena'ya kaçmak veya saldırmak için zaman tanımadan tırpanını havaya kaldırdı ve Athena'yı çaprak bir şekilde kesmişti. Tıpanın ilk bıçağı Athena'yı kestiğinde onu öldürmüş, ikincisi Nyx'i açığa çıkartmış ve üçüncüsü yeniden diriltmişti. Fakat bu tam anlamıyla bir dirilme değildi. Gözlerinin ışığı sönmüştü ve hareketleri üstünde hükmü olmasa ve zaten şu anda hareket etmese de bilinci açıktı. Ölüm meleği Nyx'in kanını kristalin üzerine damlattığında kristal kırmızı bağlı olduğu siyah iplik ise safir rengini almıştı. Daha sonra ölüm meleği bu kolyeyi çıkartarak Nyx'ın boynuna yerleştirdi. O anda heykel kırılmış ve ölüm meleğinin bedenini oluşturan karanlık dağılmıştı. Tırpanı ve cüppesi yere düşmüştü. Etraftaki dallar Nyx'i sarmalayarak ağacın içine götürmüşlerdi. Nyx ağaç ile tamamen bir olmuş gibiydi. Dallar onu sarmıyor sanki ondan çıkıyorlardı. Nyx'e bağlanmışlardı ve bir tanesinin kesilmesi durumunda akan kan Nyx'in kanı olacağı gibi birer kol gibi de hareket ettirebiliyordu hepsini. Bu ağacın kalbi ve beyni olmuştu. Güneşi ve ayıda oydu. Enerji kaynağından çok daha fazlasıydı bu ağaç için. Ağacın kendisiydi. Ağacın yakınlarında dolaşan birini hissetmişti ve o anda onu yakalayarak içeri çekmişti. Bu yakınlardaki her şey onun yemeğiydi. Ardından bir başkası da içeriye atlamıştı. İlkinin peşindeki dalların yönü bu kez bu kişiye dönmüştü. Karanlıkta yere indikleri anda onu yakaladı. Dallar onun dersinin altına girerek kan damarlarına ulaşmış ve damarlar içerisinde ilerleyerek kalbini hedeflemişlerdi. bu ikisi birer vampirdi. Bu nedenle hayat enerjileri tamamen ellerinden alınmadan ölemezlerdi. Nyx dallarını bu kez diğer vampire yönlendirmişti. Ancak onun yakınana gelen dalların her biri buz tutuyordu. Bu nedenle zaten orada bulunan cisimleşmiş karanlıklara onu yakalamaları emrini verdi.
İsis- Kutsanmış
- Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 23/03/10
Yaş : 29
Karakter sayfası
Karakter ismi : İsis
Karakter Statüsü: Sembolik Tanrıça
RP Puanı:
(0/0)
Geri: ***Mezarlık****
Toni söylenerek karanlıkta elindeki iri U90ile ilerlemeye devam etti..Aido’ya tam burda olmasını söylemişti..Plan basitti..Aido’ya buralarda bir mezarlık olduğunu anlatmış ve birkaç kız getirerek sözde ruh çağırma olayı yapacaklarını söylemişti..Ancak getirdiği kızlar tahmin edilebilen gibi cadde başlarında işe çıkan türden insanlardı..Toni’nin kafasında tasarladığı plansa bambaşkaydı..Fakat yaklaşık bir saattir bu mezarlığın girişinde bekliyordu ve ucuza iş yapmaları için iki buçuk saat pazarlık yaptığı kızlar sıkılıp gitmişlerdi..Yani bir kez daha Aidan planı berbat etmişti..Zaten bu tür konularda bulaşmak istemediği anda orada bulunmasa bile plan yıkılırdı..Her zamanki gibi..
‘’Safın şansı..’’ diye fısıldadı öfkeyle...
Mezarlığın kapısını araladı ve söylenerek muhteşem yapılmış macar usulü mezar taşları arasında ilerledi..
Melek yapımları arasında yürürken mezarlığın sonlarına doğru duran elindeki incille ona bakan cebrail heykelinin önünde durdu ve işlediği günahlara gülerek..
‘’Hadi çarp beni seni yüce çarpıcı!..’’ diye bağırdı...Öyle ki alkolünde verdiği etkiyle çift görmesine karşın heykelin tabanından yayılan siyah sisi veya yavaş yavaş açılan yarıktan mecburiyetle düşmeye başlayan mezarlık zeminine biçimsiz bir şekilde yerleştirilmiş çoğu kırık zemin taşlarını sadece kendinin de görmediğini biliyordu..İlk bir çeşit deprem olduğunu düşündü..Ancak yarıktan aşşağıya kısa bir uçuş ve sonunda düşen zemin taşlarına çakılmasıyla bunun bir deprem olmadığını anladı..Kafasını kaldırdı..İşte o an burada sadece kendisinin olmadığını anladı..
‘’Safın şansı..’’ diye fısıldadı öfkeyle...
Mezarlığın kapısını araladı ve söylenerek muhteşem yapılmış macar usulü mezar taşları arasında ilerledi..
Melek yapımları arasında yürürken mezarlığın sonlarına doğru duran elindeki incille ona bakan cebrail heykelinin önünde durdu ve işlediği günahlara gülerek..
‘’Hadi çarp beni seni yüce çarpıcı!..’’ diye bağırdı...Öyle ki alkolünde verdiği etkiyle çift görmesine karşın heykelin tabanından yayılan siyah sisi veya yavaş yavaş açılan yarıktan mecburiyetle düşmeye başlayan mezarlık zeminine biçimsiz bir şekilde yerleştirilmiş çoğu kırık zemin taşlarını sadece kendinin de görmediğini biliyordu..İlk bir çeşit deprem olduğunu düşündü..Ancak yarıktan aşşağıya kısa bir uçuş ve sonunda düşen zemin taşlarına çakılmasıyla bunun bir deprem olmadığını anladı..Kafasını kaldırdı..İşte o an burada sadece kendisinin olmadığını anladı..
An(Toni)- Level E
- Mesaj Sayısı : 23
Kayıt tarihi : 04/04/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Antoni
Karakter Statüsü: C seviyesi
RP Puanı:
(90/100)
Geri: ***Mezarlık****
Nyx aşağıya düşen yeni vampirin yanına doğru ilerledi ve içinde hiçbir duyguya yer vermeyen gözleriyle ona bakarken bir o kadar duygusuz bir sesle konuştu.
"Ölüm melekleri sesini duydu gecenin yaratığı. Acıyı diledin ve acıyı bulacaksın"
Dallarını vampire doğru ilerletti. Dallar tam bu vampire ulaştıkları anda Nyx müthiş bir acı hissetti. Ve duygulardan soyunmuş gözlerine azda olsa korku yerleşti.
"İmkansız" fakat bu korku muazzam tanrıçavari sesinin etkileyici tınısını bozamamıştı. Fakat bu acı dalların kesildiği anlamına gelirdi. Kanının aktığını hissetti. Bu onu gerçekten de çok şaşırmıştı. İlk kez kendi kanını görüyordu veya hissediyordu. Ayrıca bu kokunun vampirleri de aşırı derece cezbettiği belliydi. Tanrıçaların kanları vampirleri ancak bir safkanın kanı kadar etkilerdi belki. Ancak bu söz konusu tanrıça Nyx olmadığı zamanlar geçerliliğini korurdu. Şimdiyse durum farklıydı. Ay gibi parlayarak ışık saçan safir renkli bu kan gecenin efendisine aitti.
Fakat Nyx bunu düşünmeyi bıraktığı zaman daları hangi kuvvetin kesmiş olabileceğini düşünürken. İçeriye birinin daha girmiş olduğunu fark etti. İnanılmaz derece karanlık bir enerji içeriye girmişti. Ve kesinlikle bu dalları kesende oydu.
"Ölüm melekleri sesini duydu gecenin yaratığı. Acıyı diledin ve acıyı bulacaksın"
Dallarını vampire doğru ilerletti. Dallar tam bu vampire ulaştıkları anda Nyx müthiş bir acı hissetti. Ve duygulardan soyunmuş gözlerine azda olsa korku yerleşti.
"İmkansız" fakat bu korku muazzam tanrıçavari sesinin etkileyici tınısını bozamamıştı. Fakat bu acı dalların kesildiği anlamına gelirdi. Kanının aktığını hissetti. Bu onu gerçekten de çok şaşırmıştı. İlk kez kendi kanını görüyordu veya hissediyordu. Ayrıca bu kokunun vampirleri de aşırı derece cezbettiği belliydi. Tanrıçaların kanları vampirleri ancak bir safkanın kanı kadar etkilerdi belki. Ancak bu söz konusu tanrıça Nyx olmadığı zamanlar geçerliliğini korurdu. Şimdiyse durum farklıydı. Ay gibi parlayarak ışık saçan safir renkli bu kan gecenin efendisine aitti.
Fakat Nyx bunu düşünmeyi bıraktığı zaman daları hangi kuvvetin kesmiş olabileceğini düşünürken. İçeriye birinin daha girmiş olduğunu fark etti. İnanılmaz derece karanlık bir enerji içeriye girmişti. Ve kesinlikle bu dalları kesende oydu.
İsis- Kutsanmış
- Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 23/03/10
Yaş : 29
Karakter sayfası
Karakter ismi : İsis
Karakter Statüsü: Sembolik Tanrıça
RP Puanı:
(0/0)
Geri: ***Mezarlık****
Akane mezarlığa öyle bir hızla girmişti ki etrafındaki dallar sallanıyordu. Ayrıca o kadar sert adımlar atıyordu ki yerdeki ayak izlerinin kalınlığı 10cm'i buluyordu. Mezarlığın sonuna geldiğinde.
"Geberin *** melekleri. Ölüm meleğiniz ben olucam." her zamanki gibi küfrederek ve dili hatalı kullanarak önünde duran melek heykellerine haykırıyordu. Daha sonra silahlarını çekip hızla beş heykeli birden yakıp yıktı. Daha önceden yıkılmış olan azrail heykelinin yanına gidip yerdeki kana baktı.
"Haha! Eğlenceyi kaçırmışım gibi görünüyor. Umarım henüz bitmemiştir. *** bensiz eylenebilcenizi nası düşündünüz!" yüzündeki pis sırıtışla mezarlığın karşısındaki devasa ağaca nişan aldı. Tek bir kurşunla ağaç parçalara ayrıldı. Koşarak ağacın altında açılan çukura atladı. Korkunç kavramını bile geçen bir kahkaha atıyordu. Kahkahasında korkunç bir hava olmasının ötesinde eğlendiğine dair bir tonlamada vardı. Ayrıca bu kahkaha onu tam bir akıl hastası gibi gösteriyordu. Aşağı doğru düşerken karanlık içerisinde sağa sola ateş etmeye başladı. Aldığı kan kokusu-vampir olmasa bile profesyonellik derecesinde bir avcı ve kan kokusunu rahatça alabiliyor-onu oldukça memnun etmişti. Bu aşağıda bir şeyler olduğu anlamına gelirdi. Kahkahası dahada yükseldi. Aşağı indiği anda etrafındaki canavarımsı varlıkları hissetti ve lav silahını kemerinden çıkartıp büyük bir güçle ateşledi. Bütün bu karanlık yaratıkla ışık ve ısı eşliğinde yok olmuştu.
"Cehenneme hoş geldiniz ***. Ölüm meleğiniz geldi." O sırada etraftaki vampirlerin varlığını fark etti. Hızla tabancalarını çekti. Kollarını iki tarafa açarak iki vampirinde kafasına silahlarını dikti. Mesafe pek uzun değildi. Hatta birinin başına silahı bastırıyordu. Zaten ıskalamasına imkan yoktu.
"Siz şeytanlarda cehenneme gidiyor mu acaba?" diyerek pis sırıtışını bütün suratına yaydı. Aynı zamanda da elindeki tam otomatik 90mmlik mermilerle doldurulmuş vampir silahını ateşlemek üzereydi.
"Geberin *** melekleri. Ölüm meleğiniz ben olucam." her zamanki gibi küfrederek ve dili hatalı kullanarak önünde duran melek heykellerine haykırıyordu. Daha sonra silahlarını çekip hızla beş heykeli birden yakıp yıktı. Daha önceden yıkılmış olan azrail heykelinin yanına gidip yerdeki kana baktı.
"Haha! Eğlenceyi kaçırmışım gibi görünüyor. Umarım henüz bitmemiştir. *** bensiz eylenebilcenizi nası düşündünüz!" yüzündeki pis sırıtışla mezarlığın karşısındaki devasa ağaca nişan aldı. Tek bir kurşunla ağaç parçalara ayrıldı. Koşarak ağacın altında açılan çukura atladı. Korkunç kavramını bile geçen bir kahkaha atıyordu. Kahkahasında korkunç bir hava olmasının ötesinde eğlendiğine dair bir tonlamada vardı. Ayrıca bu kahkaha onu tam bir akıl hastası gibi gösteriyordu. Aşağı doğru düşerken karanlık içerisinde sağa sola ateş etmeye başladı. Aldığı kan kokusu-vampir olmasa bile profesyonellik derecesinde bir avcı ve kan kokusunu rahatça alabiliyor-onu oldukça memnun etmişti. Bu aşağıda bir şeyler olduğu anlamına gelirdi. Kahkahası dahada yükseldi. Aşağı indiği anda etrafındaki canavarımsı varlıkları hissetti ve lav silahını kemerinden çıkartıp büyük bir güçle ateşledi. Bütün bu karanlık yaratıkla ışık ve ısı eşliğinde yok olmuştu.
"Cehenneme hoş geldiniz ***. Ölüm meleğiniz geldi." O sırada etraftaki vampirlerin varlığını fark etti. Hızla tabancalarını çekti. Kollarını iki tarafa açarak iki vampirinde kafasına silahlarını dikti. Mesafe pek uzun değildi. Hatta birinin başına silahı bastırıyordu. Zaten ıskalamasına imkan yoktu.
"Siz şeytanlarda cehenneme gidiyor mu acaba?" diyerek pis sırıtışını bütün suratına yaydı. Aynı zamanda da elindeki tam otomatik 90mmlik mermilerle doldurulmuş vampir silahını ateşlemek üzereydi.
En son Akane Hyao tarafından Çarş. Nis. 14, 2010 6:29 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Akane Hyao- çaylak
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 09/04/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Akane Hyao
Karakter Statüsü: Avcı
RP Puanı:
(0/0)
Geri: ***Mezarlık****
Toni karanlıkta kıza baktı..Aidan’ın orda afallamış olmasından çok bu kız dikkatini çekmişti..Arkadaşından biraz uzaklaştı..Yüzüne bir sırıtış yayıldı..Yere oturdu ve elinde silahıyla küfürler savuran kızı mutlulukla izlemeye başladı..
‘’Sanırım aşık oldum..’’
Ancak bu sözü kıza değildi elbet...Bakışları kızın elindeki DF40 lav silahına kilitlenmişti..Kendini o silahla beraber düşündükçe yüzünde ki o anlamsız aptal sırıtış büyüyordu..Şu anda burada üstünde bu kadar taş olmasaydı..Ayağa kalkmış mutlulukla silaha koşuyor olurdu..Gözlerini kısıp hayranlıkla izlemeye devam etti..
‘’O kadar güzel ki...’’
‘’Sanırım aşık oldum..’’
Ancak bu sözü kıza değildi elbet...Bakışları kızın elindeki DF40 lav silahına kilitlenmişti..Kendini o silahla beraber düşündükçe yüzünde ki o anlamsız aptal sırıtış büyüyordu..Şu anda burada üstünde bu kadar taş olmasaydı..Ayağa kalkmış mutlulukla silaha koşuyor olurdu..Gözlerini kısıp hayranlıkla izlemeye devam etti..
‘’O kadar güzel ki...’’
An(Toni)- Level E
- Mesaj Sayısı : 23
Kayıt tarihi : 04/04/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Antoni
Karakter Statüsü: C seviyesi
RP Puanı:
(90/100)
Geri: ***Mezarlık****
Aido bir yandan kafasında ki silaha bakıp buraya geldiği için dahada yakınıyor bir yandan da kendşnden geçmiş Toni’ye içinden toplum içinde asla söylemediği sözler söylüyordu..Kafasına silahın bastırılmasıyla karşısındakinin bir ruh hastasından farksız olduğunu anladı..Bir boşluk bulduğu anda kaçabilecek potansiyelde spor ayakkabılarını sıktı..Neden..Neden şu asabi kıza yada muhteşem güzellikte ki isise silah doğrultulmazda hep ona gelirdi..Biraz düşününce İsisin kafasında silah görmeyi kesti...Bu kızın kafasına silah doğrultmak muhteşem bir sanat eserini mahfetmek demekti..Bu sefer baskın o olacaktı..Karşısındakinin Toni’nin kız versiyonu olduğunu düşünüyordu..Yanılıyorda değildi..Ellerini yavaşça yere bastırdı ve hızla kızın kaslı bacaklarını dondurmaya başladı..Ayaklarında ki bu soğuk hisle elleerinde ki kan dolaşımının yavaşlama olasılığı neredeyse %98 civarıydı..Buda silahı düzgün tutamamasını sağlayacak ve Aido’da salak arkadaşını alıp kaçabilecekti..Düşüncede fena plan sayılmazdı..
Geri: ***Mezarlık****
Akane duygusuzca ayaklarını dondurmaya çalışan vampire baktı.
"Salak mısın?" dedikten sonra lav silahını vampirin ellerine doğru ateşledi. Bu ısı bütün buzun erimesine ve vampirin ellerinin yanmasına neden olmuştu. Daha sonra onları boşvermeye karar verdi.
"Siz mahluklara bu aptalca çabanızdan dolayı bir ödül olarak değersiz hayatlarınızı bir kaç dakika daha uzatacağım. Şuradaki tanrıçayı öldürdükten sonra sizinle ilgineceğim! arkasını döndü ve yüzündeki ifadesiz saf kötülüğüyle Nyx'e doğru ilerledi. Elindeki 90mmlik mermileri 1mmliklerle değiştirdi. Bu silahını da değiştirmesine neden olmuştu. Bu mermiler yalnız kendinden emin olan avcılar içindi. Çünkü eğer hayati noktaları ıskalarsan hiçbir işe yaramazdı. Fakat ıskalamaz isen kesin ölüm demekti.
"Sayanora baby." ingilizce-japonca karışımı bu cümleyi aynı şekilde karma bir aksan ile söylemişti. Aynı şekilde hala yüzünde ifade yoktu sadece saf kötülük vardı.
"Salak mısın?" dedikten sonra lav silahını vampirin ellerine doğru ateşledi. Bu ısı bütün buzun erimesine ve vampirin ellerinin yanmasına neden olmuştu. Daha sonra onları boşvermeye karar verdi.
"Siz mahluklara bu aptalca çabanızdan dolayı bir ödül olarak değersiz hayatlarınızı bir kaç dakika daha uzatacağım. Şuradaki tanrıçayı öldürdükten sonra sizinle ilgineceğim! arkasını döndü ve yüzündeki ifadesiz saf kötülüğüyle Nyx'e doğru ilerledi. Elindeki 90mmlik mermileri 1mmliklerle değiştirdi. Bu silahını da değiştirmesine neden olmuştu. Bu mermiler yalnız kendinden emin olan avcılar içindi. Çünkü eğer hayati noktaları ıskalarsan hiçbir işe yaramazdı. Fakat ıskalamaz isen kesin ölüm demekti.
"Sayanora baby." ingilizce-japonca karışımı bu cümleyi aynı şekilde karma bir aksan ile söylemişti. Aynı şekilde hala yüzünde ifade yoktu sadece saf kötülük vardı.
Akane Hyao- çaylak
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 09/04/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Akane Hyao
Karakter Statüsü: Avcı
RP Puanı:
(0/0)
Geri: ***Mezarlık****
Aido bu kıza kesinlikle gıcık olmakla beraber buzun her zaman bir çözüm olmadığınıda öğrenmişti..Kızın küstahça sözlerinden çok İsis’e doğru giden adımları Aido’yu kızdırmıştı..Sonuçta her zaman İsis olmasada bir nevide sonuçta bazen İsisti..Bu Aido’nun standartlarına uygun tek kadın olarak gördüğü bu kızın bozulması demekti ki Aido’nun buna izin vermeye niyeti yoktu..Silahı izlerken kendinden geçmiş Toni’nin elinden ağır U90 silahı almak pek zor olmadı..Az çok silah kullanmasını biliyordu..Zaten bu mesafeden ıskalaması neredeyse olasılıksızdı..Silahı kaldırdı..Aslında teknik olarak kızı vurmayı planlamıştı..Sonuçta bunu haketmişti..Ancak birini öldürmek yapmak isteyeceği şeyler listesinde şimdilik yoktu...Silahı küçük bir açıyla aşşağıya bileğine doğru indirdi...Eğer onu ayağından vurursa sorun çözülür kemik çabuk iğileşir sevdiği kıza zarar gelmes kendi bu işten yırtar ve Toni’de o karmaşada kendine gelirdi...Silahı kararsızca kavradı..Tetiğe uyguladığı ufak bir baskı..O lanet silahtan sağır edici sesler çıkmasına yol açtı..Mermiler odak noktasına ulaştığı anda ucu tüten silahı indirdi ve ne olduğuna baktı..
Geri: ***Mezarlık****
Hana olayları sessizce izlerken ve bir çözüm yolu düşünürken bir anda koyu teni ve saçları kendilerini kırmızının hâkim olduğu Hana’ya bıraktı. O sırada Nxy’e doğru ilerleyen Akane’yi gördü. Ve elbette ona ateş etmek için hazırlanan Aido’yu. Aido’nun elindeki silahtan çıkan ses Hana’nın sesini bastırmaya yetmemişti. Aido’nun yanına gittiği anda ona büyük bir öfkeyle yumruk attı.
“Sersem! Akane senin o değersiz hayatını kurtaracaktı! Ne yaptığını sanıyorsun sen!?” o kadar yüksek sesle bağırmıştı ki tepelerindeki yıkıldı yıkılacak şekilde duran taşların bir kısmı aşağı düşmüştü. Hemen Akane’nin yanına gitti ve havayı bir ilaç gibi kullanarak ayaklarına sürdü.
“O serseri adına özür dilerim. Ne olursa olsun onun gibi birinin vampir olduğuna inanmak zor biliyorum. Ama lütfen Nyx’e saldırma. O benim arkadaşım. Bunları isteyerek yapmıyor…” bir süre daha bu şekilde Akane’yi yatıştırma çabalarını sürdürdü.
“Sersem! Akane senin o değersiz hayatını kurtaracaktı! Ne yaptığını sanıyorsun sen!?” o kadar yüksek sesle bağırmıştı ki tepelerindeki yıkıldı yıkılacak şekilde duran taşların bir kısmı aşağı düşmüştü. Hemen Akane’nin yanına gitti ve havayı bir ilaç gibi kullanarak ayaklarına sürdü.
“O serseri adına özür dilerim. Ne olursa olsun onun gibi birinin vampir olduğuna inanmak zor biliyorum. Ama lütfen Nyx’e saldırma. O benim arkadaşım. Bunları isteyerek yapmıyor…” bir süre daha bu şekilde Akane’yi yatıştırma çabalarını sürdürdü.
Hana Hioi- Vampir(Soylu)
- Mesaj Sayısı : 85
Kayıt tarihi : 21/03/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Hana Kuran
Karakter Statüsü: Soylu vampir
RP Puanı:
(95/100)
Geri: ***Mezarlık****
Akane duyduğu silah sesinin ardından kendini yerde buldu. Bu onu o kadar kızdırmıştı ki ayağına ne olduğunu düşünmeden önce bunu yapana kişiyi nasıl öldüreceğini planlamaya başlamıştı. Fakat Hana’nın saçma denecek derecedeki sakinleştirme çalışmalarının üstüne bundan vazgeçmişti.
“Hah! Zaten o *** kızmaya değecek biri bile değil. Diyelim beni öldürmek istemedi ve bilerek ayağıma ateş etti. Gene bile onun yerine olsam en azından ayak kemiklerinin hepsini eritirdim. Bu yaralarsa birkaç aya kapanacak kadar hafif. Hem eğer amacı benim tanrıçayı öldürmeyi engellemekse ayağımı değil elimi yaralamalıydı. Şu anda istesem tanrıçayı gene de öldürürüm.” Durdu ve konuşmasına devam ederken bu kez konuyu hepten dağıtmıştı.
“Sen ne zamandır ‘lütfen’ diyorsun?” dedikten sonra büyük bir kahkaha attı. Ve bir anda ciddileşti.
“Ama şunu da unutma benim görevim bu ağacı öldürmek. Tanrıça onun hayat kaynağı olduğu sürece bunu yapmamın tek yolu onu öldürmek.” Dedi ve yine eğlenen bir konuşmayla devam etti. “Ve bir canlıyı öldürmek benim için çok olağan bir şey. Senden başkası olsa benden bunu isteyeni de beraberinde öldürürdüm unutma.”
“Hah! Zaten o *** kızmaya değecek biri bile değil. Diyelim beni öldürmek istemedi ve bilerek ayağıma ateş etti. Gene bile onun yerine olsam en azından ayak kemiklerinin hepsini eritirdim. Bu yaralarsa birkaç aya kapanacak kadar hafif. Hem eğer amacı benim tanrıçayı öldürmeyi engellemekse ayağımı değil elimi yaralamalıydı. Şu anda istesem tanrıçayı gene de öldürürüm.” Durdu ve konuşmasına devam ederken bu kez konuyu hepten dağıtmıştı.
“Sen ne zamandır ‘lütfen’ diyorsun?” dedikten sonra büyük bir kahkaha attı. Ve bir anda ciddileşti.
“Ama şunu da unutma benim görevim bu ağacı öldürmek. Tanrıça onun hayat kaynağı olduğu sürece bunu yapmamın tek yolu onu öldürmek.” Dedi ve yine eğlenen bir konuşmayla devam etti. “Ve bir canlıyı öldürmek benim için çok olağan bir şey. Senden başkası olsa benden bunu isteyeni de beraberinde öldürürdüm unutma.”
Akane Hyao- çaylak
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 09/04/10
Yaş : 28
Karakter sayfası
Karakter ismi : Akane Hyao
Karakter Statüsü: Avcı
RP Puanı:
(0/0)
RPG Gezegeni :: Ekstra :: RPG Arşiv
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz